Walter Mischel Kimdir? (Psikoloji)

Walter Mischel, kişilik psikolojisi alanında yaptığı devrim niteliğindeki çalışmalarıyla tanınan bir psikologdur. Özellikle, bireylerin davranışlarının yalnızca kalıcı kişilik özellikleriyle değil, içinde bulundukları durumlarla da şekillendiğini savunarak geleneksel kişilik kuramlarına meydan okumuştur. En bilinen çalışması olan Marshmallow Deneyi, çocukların öz-kontrol becerilerini ve bunun uzun vadeli yaşam başarılarıyla ilişkisini incelemiştir. Bilişsel-Afetif Kişilik Sistemi (CAPS) teorisiyle ise bireylerin tutarlı ama durumsal olarak değişebilen davranış örüntülerine sahip olduğunu öne sürmüştür. Bu yazıda, Walter Mischel’in hayatı, teorileri ve psikolojiye katkıları ele alınacaktır.

Walter Mischel

 

Walter Mischel Marshmallow Deneyi

Walter Mischel’in en ünlü çalışması olan Marshmallow Deneyi, 1960’lı yıllarda Stanford Üniversitesi’nde yürütülmüş ve öz-kontrol kavramına ışık tutmuştur. Deneyde, 4 ila 6 yaş arası çocuklar bir odaya alınarak önlerine bir marshmallow konulmuştur. Çocuklara, eğer belirli bir süre boyunca marshmallowu yemeden bekleyebilirlerse ikinci bir marshmallow verileceği söylenmiştir. Daha sonra, çocuğun sabır gösterip göstermediği gözlemlenmiştir. Bu basit gibi görünen deney, öz-kontrolün ve gecikmiş haz ilkesinin bireylerin gelecekteki başarılarıyla nasıl ilişkili olduğunu anlamak açısından büyük önem taşımaktadır.

Deneyin uzun vadeli takip çalışmaları, çocuklukta gösterilen öz-kontrol becerisinin akademik başarı, stres yönetimi ve genel yaşam tatmini gibi faktörlerle bağlantılı olduğunu ortaya koymuştur. Marshmallow Deneyi’ne katılan çocuklar yıllar sonra tekrar değerlendirildiğinde, bekleyebilen çocukların SAT sınav puanlarının daha yüksek olduğu, daha sağlıklı sosyal ilişkiler geliştirdiği ve duygusal regülasyon becerilerinin daha iyi olduğu görülmüştür. Bu bulgular, öz-kontrolün bireyin hayat kalitesinde ne kadar belirleyici bir faktör olabileceğini göstermektedir.

Ancak, Marshmallow Deneyi ve sonuçları zamanla eleştirilere de maruz kalmıştır. Sonraki araştırmalar, öz-kontrolün sadece bireysel irade gücüne bağlı olmadığını, aynı zamanda çocuğun içinde bulunduğu çevresel koşulların da büyük bir rol oynadığını göstermiştir. Örneğin, daha güvenilir ve istikrarlı bir aile ortamında büyüyen çocukların beklemeye daha istekli olduğu, güvensiz veya ekonomik açıdan sıkıntılı bir ortamda büyüyen çocukların ise anında ödülü tercih edebileceği bulunmuştur. Bu durum, öz-kontrolün yalnızca bireyin içsel bir yeteneği olmadığını, aynı zamanda çevresel etkenlerle şekillendiğini ortaya koymuştur.

Sonuç olarak, Marshmallow Deneyi, psikolojide öz-kontrol ve gecikmiş haz üzerine yapılan en etkili çalışmalardan biri olarak kabul edilir. Deneyin sonuçları, bireylerin ilerleyen yaşlarda akademik ve sosyal başarılarını etkileyen önemli faktörleri anlamada büyük katkılar sağlamıştır. Ancak, öz-kontrolün tek başına bireysel irade ile açıklanamayacağı ve çevresel faktörlerin de göz önünde bulundurulması gerektiği unutulmamalıdır. Günümüzde bu çalışma, öz-kontrol üzerine yapılan yeni araştırmalar için önemli bir temel oluşturmaya devam etmektedir.

Walter Mischel Kişilik Kuramı (CAPS)

Walter Mischel, geleneksel kişilik kuramlarının bireylerin davranışlarını açıklamada yetersiz kaldığını savunarak Bilişsel-Afetif Kişilik Sistemi (Cognitive-Affective Personality System – CAPS) teorisini geliştirmiştir. Geleneksel yaklaşımlar, kişiliği değişmez ve duruma bağlı olmayan özellikler bütünü olarak ele alırken, Mischel kişiliğin esnek ve çevresel faktörlere duyarlı olduğunu öne sürmüştür. Ona göre, bireylerin davranışları yalnızca içsel kişilik özellikleriyle değil, içinde bulundukları bağlamla da şekillenir. Aynı kişi farklı durumlarda farklı tepkiler verebilir, ancak bu değişkenlik belirli bir örüntü içinde tutarlı olabilir.

Mischel’in teorisi, kişiliğin sadece genel eğilimlerden ibaret olmadığını, bireylerin farklı durumlara özgü davranış kalıpları geliştirdiğini ortaya koyar. Bu bağlamda, insanlar belirli durumlarda benzer tepkiler verirken, farklı koşullar altında tamamen farklı davranışlar sergileyebilir. Örneğin, bir kişi iş ortamında oldukça disiplinli ve organize olabilirken, arkadaşlarıyla vakit geçirirken daha rahat ve esnek davranabilir. Mischel’e göre, bu değişkenlik rastgele değil, bireyin geçmiş deneyimlerine ve durumlara verdiği anlamlara dayalıdır.

Bu yaklaşım, geleneksel kişilik testlerinin geçerliliğini de sorgulamıştır. Kişiliğin değişmez bir yapı olmadığını savunan Mischel, tek bir anlık ölçümle bireyin genel davranış eğilimlerinin anlaşılamayacağını öne sürmüştür. Onun çalışmaları, kişilik psikolojisinde bireylerin durumlara nasıl adapte olduğunu ve çevresel faktörlerin kişilik özellikleriyle nasıl etkileşime girdiğini daha iyi anlamamıza yardımcı olmuştur. Günümüzde CAPS teorisi, bireysel farklılıkları ve davranışın bağlamsal doğasını anlamak için önemli bir çerçeve sunmaya devam etmektedir.

Davranışın Durumsallığı ve Kişilik Tartışmaları

Walter Mischel, kişiliğin durağan ve değişmez olmadığını, bireylerin içinde bulundukları durumlara göre farklı tepkiler verebileceğini savunarak psikolojide önemli bir tartışma başlatmıştır. Geleneksel kişilik kuramları, bireylerin davranışlarının büyük ölçüde içsel özellikler ve kalıcı kişilik yapıları tarafından belirlendiğini öne sürerken, Mischel bu görüşe karşı çıkarak davranışın durumsallığı (situational specificity) kavramını ortaya atmıştır. Ona göre, bir bireyin belirli bir durumda gösterdiği davranış, farklı bir ortamda aynı şekilde ortaya çıkmayabilir. Bu görüş, kişilik özelliklerinin mutlak ve evrensel olmadığını, bireylerin çevresel faktörlere bağlı olarak esneklik gösterebildiğini vurgulamaktadır.

Bu yaklaşım, psikoloji alanında kişilik ve durum tartışmalarını (person-situation debate) tetiklemiş ve kişilik testlerinin güvenilirliği konusunda soru işaretleri doğurmuştur. Geleneksel kişilik teorisyenleri, bireylerin zaman içinde tutarlı davranış kalıpları sergilediğini savunurken, Mischel’in çalışmaları kişilik testlerinin gerçek hayattaki davranışı öngörme konusunda sınırlı olabileceğini göstermiştir. Ancak, daha sonraki araştırmalar kişiliğin tamamen değişken değil, belirli durumlarda tutarlı bir şekilde ortaya çıkan bilişsel ve duygusal örüntülerle şekillendiğini ortaya koymuştur. Bu anlayış, günümüzde sosyal ve kişilik psikolojisinin birleştiği noktada önemli bir çerçeve sunmaya devam etmektedir.

Deniz Şavkay hakkında 141 makale
Psikoloji bölümündeki Yüksek Lisans eğitimimi Polonya'daki SWPS Üniversitesi'nde tamamladım. Sosyal Psikoloji alanına çok ilgi duyuyorum ve bildiklerimi paylaşmak amacıyla yazılar yazıyorum.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*