Planlı Davranış Teorisi Nedir?

Planlı Davranış Teorisi (Theory of Planned Behaviour = TPB): Davranışlarımızı Şekillendiren Niyetlerin Gücü

Planlı Davranış Teorisi şema
(Tablo 1) (Kaynak: Jane Ogden, 2012)

 

“İnsanlar, kendi kaderlerinin pasif kurbanları değil, aktif şekillendiricileridir.”

-Albert Bandura

 

1. GİRİŞ

1.   Kısım: Çalışmanın Amacı, Kapsamı ve TPB’nin Dayandığı Güncel Anlayış

Psikoloji alanında, uzun yıllar boyunca davranışlarımızı asıl şekillendiren etmenin tutumlarımız (örneğin “Sigara sağlığa zararlıdır”, “Egzersiz yapmak faydalıdır” gibi inançlarımız) olduğu düşünülmüştür. Ancak son dönem kuramsal ve ampirik çalışmalar göstermiştir ki, bir davranışı gerçekleştirme veya gerçekleştirmeme kararımızda “niyet”imiz (veya “plan”), tutumlarımızdan daha da belirleyici bir rol oynamaktadır. İşte bu noktada devreye, Icek Ajzen tarafından geliştirilen Planlı Davranış Teorisi (Theory of Planned Behaviour yani kısaca TPB) girmektedir.

TPB’nin temel önermesi, ‘Davranışlarımıza yol açan en önemli unsur, o davranışı yapmayı planlayıp planlamadığımızdır.’ şeklinde özetlenebilir. Teorideki en önemli unsur olan niyet kavramı, “X davranışını (belli bir zamanda ve belli koşullar altında) yapmaya kararlıyım” ifadesiyle temsil edilebilecek somut bir iradeyi ifade eder. Tutum kavramı ise, “X davranışı iyidir ya da kötüdür” şeklinde, bir davranış hakkındaki olumlu ya da olumsuz değerlendirmelerimizi yansıtır. Örneğin, sağlıklı beslenmenin iyi olduğunu düşünen (olumlu tutum) bir kişi, pratikte sağlıklı beslenmeyi planlamadığı sürece bu davranışı hayatına geçiremeyebilir. Dolayısıyla tutum önemlidir ancak davranış üzerindeki etkisi, niyetler tarafından biçimlendirildiğinde çok daha belirgin hale gelir.

Bu çalışmada, Planlı Davranış Teorisi’nin dayandığı bu güncel anlayışı ve teorinin ana bileşenlerini ayrıntılı bir şekilde ele alacağız. Ayrıca, teori kapsamındaki; (1) tutum, (2) öznel norm ve (3) algılanan davranışsal kontrol faktörlerinin plan oluşumuna ve davranışa nasıl etki ettiğini açıklayacağız. Çalışmanın ilerleyen bölümlerinde ise, TPB’nin ampirik kanıtlarını, sınırlılıklarını ve gelecekteki uygulamalara dair ipuçlarını sunarak teorinin bütüncül bir değerlendirmesini yapmayı amaçlıyorum.

Bu giriş bölümüyle birlikte, çalışmanın temel çerçevesini ve dayandığı teorik altyapıyı çizmiş bulunuyoruz. Bir sonraki bölümde, TPB’nin üç temel bileşeni olan tutum, öznel norm ve algılanan kontrolü daha ayrıntılı biçimde inceleyerek teoriye derinlemesine bir bakış sunacağız.

 

2. BİLEŞENLER (COMPONENTLAR)

Planlı Davranış Teorisi (Theory of Planned Behaviour = TPB), temellerini Fishbein ve Ajzen’in 1975’te geliştirdiği “Akla Dayalı Eylem Teorisi” (Theory of Reasoned Action = TRA) üzerine inşa etmiştir. TPB, TRA’ya ek olarak algılanan davranışsal kontrol (Perceived Behavioral Control = PBC) bileşenini içermesiyle ayrılır. Teorinin temel varsayımı, davranışlarımızı etkileyen en önemli faktörün niyet olduğu ve niyetin, tutumlar, öznel normlar ve algılanan davranışsal kontrol olmak üzere üç ana bileşen tarafından şekillendiğidir. Bu bölümde, bu bileşenler detaylı bir şekilde ele alınacak ve her biri, günlük hayattan somut örneklerle açıklanacaktır

2.1.  Tutum (Attitude)

Tutum, belirli bir davranışın birey için iyi ya da kötü olduğuna dair sahip olduğu genel değerlendirmelerden oluşur. Bu değerlendirme, bireyin davranışın sonuçlarına dair inançları (beliefs about outcomes) ve bu sonuçlara atfettiği değerlerden (evaluations of outcomes) etkilenir. Özetle, birey bir davranışı olumlu sonuçlarla ilişkilendiriyorsa, o davranışa yönelik tutumu olumlu olacaktır.

Örnek:

Bir birey, toplu taşımayı tercih etmenin çevre dostu olduğunu ve trafik sorunlarını azalttığını düşünüyorsa, toplu taşımayı kullanmaya yönelik tutumu olumlu olabilir. Ancak, toplu taşımanın zaman kaybına neden olduğunu veya rahatsızlık verebileceğini düşünen bir bireyin tutumu olumsuz yönde şekillenecektir.

Açıklayıcı Unsurlar (Tablo 1’den):

  • Sonuçlara İlişkin İnançlar: “Toplu taşıma kullanmak çevreye katkı sağlar.”
  • Sonuçların Değerlendirilmesi: “Çevreye katkı sağlamak benim için önemlidir.” Bu inanç ve değerlendirme mekanizması, bireyin tutumunu oluşturur ve niyetine etki

2.2.  Öznel Norm (Subjective Norm)

Öznel norm, bireyin sosyal çevresindeki önemli kişilerin (örneğin aile, arkadaşlar veya iş arkadaşları) bir davranışı gerçekleştirme konusundaki beklentilerini ve bireyin bu beklentilere uyma motivasyonunu ifade eder. Başka bir deyişle, bireyin bir davranışı gerçekleştirip gerçekleştirmeme kararı, çevresinin bu davranışı destekleyip desteklememesinden etkilenebilir.

Örnek:

Bir öğrenci, “Arkadaşlarımın çoğu düzenli olarak kitap okuyor ve beni de buna teşvik ediyor,” şeklinde bir inanca sahipse, kitap okumaya yönelik öznel normu pozitif olacaktır. Bu birey, sosyal çevresine uyum sağlama motivasyonuna bağlı olarak kitap okuma davranışını gerçekleştirebilir.

Açıklayıcı Unsurlar (Tablo 1’den):

  • Diğerlerinin Tutumuna İlişkin İnançlar: “Arkadaşlarım kitap okumanın önemli olduğunu düşünüyor.”
  • Uyum Sağlama Motivasyonu: “Arkadaşlarımın beklentilerini karşılamak benim için önemli.”

Öznel norm, bireyin sosyal bağlamda kabul görme ve aidiyet hissetme arzusu üzerinden niyet oluşumuna katkıda bulunur.

2.3.  Algılanan Davranışsal Kontrol (Perceived Behavioral Control)

Algılanan davranışsal kontrol, bireyin bir davranışı gerçekleştirme konusundaki yeterliliği ve kontrol hissidir. Bu bileşen, bireyin hem içsel faktörler (örneğin bilgi, beceri, özgüven) hem de dışsal faktörler (örneğin zaman, maddi kaynaklar, fiziksel ortam) üzerindeki kontrol algısını kapsar. Algılanan kontrol, hem niyeti etkileyebilir hem de bireyin doğrudan davranış gerçekleştirme olasılığını artırabilir.

Örnek:

Bir kişi, geri dönüşüm yapmayı faydalı bulabilir ancak yaşadığı mahallede geri dönüşüm kutularının olmaması gibi dışsal faktörler, davranışı gerçekleştirmesini zorlaştırabilir. Buna karşın, geri dönüşüm kutuları kolayca erişilebilir bir konumdaysa ve kişi bu konuda yeterli bilgiye sahipse, algılanan kontrolü yüksek olacaktır.

Açıklayıcı Unsurlar:

  • İçsel Kontrol Faktörleri: “Geri dönüşümün nasıl yapılacağını”
  • Dışsal Kontrol Faktörleri: “Mahallemde geri dönüşüm kutuları”

Ajzen, algılanan kontrolün bazı durumlarda sadece niyeti değil, doğrudan davranışı da etkileyebileceğini belirtmiştir (bkz: Tablo 1). Özellikle algılanan kontrolün, bireyin gerçek kontrol düzeyiyle örtüştüğü durumlarda, birey davranışı gerçekleştirmeye daha elverişli olur.

 

3. EGZERSİZE BAŞLAMAK – BİR VAKA ÇALIŞMASI

Bu bölümde, önceki kısımda detaylı şekilde ele alınan tutum, öznel norm ve algılanan davranışsal kontrol bileşenlerinin “egzersize başlama” konusunda nasıl işleyebileceğini somut bir örnekle gözden geçireceğiz. Buradaki amaç, teorik kavramları tekrar açıklamaktan çok, onların gerçek dünyadaki yansımalarını göstermek ve davranış değişimi için kullanılabilecek bazı pratik stratejileri sunmaktır.

3.1.  Vaka Tanımı

30 yaşındaki Deniz uzun süredir düzenli egzersiz yapmadığını fark ediyor. Sağlık kontrollerinde doktoru, hareketsiz yaşam tarzının kilo alımına ve enerji düşüklüğüne yol açtığını belirtmiş. Deniz hem sağlıklı olmak hem de daha zinde hissetmek istiyor ancak bir türlü egzersize başlama konusunda istikrar sağlayamıyor. TPB çerçevesinde bakacak olursak, Deniz’in davranış (düzenli egzersiz) konusundaki niyetini ve bu niyetin davranışa dönüşmesini etkileyen bazı unsurları inceleyelim.

3.2.  Tutum, Öznel Norm ve Algılanan Kontrolün Uygulanması

  1. Tutum (Attitude)
    • Deniz’in egzersize dair düşünceleri genel olarak Düzenli egzersizin kilo kontrolü, daha yüksek enerji ve iyi bir ruh hali sağlayacağına inanıyor.
    • Diğer yandan, “Spor salonu pahalı ve çok zaman alacak” şeklinde olumsuz düşünceleri de var. Bu ikileme rağmen, sağlık gerekçeleri ve kilo kontrolü motivasyonuyla olumlu yön ağır basıyor.
  2. Öznel Norm (Subjective Norm)
    • Ailesi ve yakın arkadaşları, Deniz’in spor yapmasını İş arkadaşlarının çoğu haftada birkaç kez antrenman yapıyor ve onu da davet ediyorlar.
    • Özellikle yakın çevresinden gördüğü pozitif yönlendirme, Deniz’i harekete geçirmeye teşvik “Arkadaşlarım koşuya başlamak için beni bekliyor, ben de katılsam iyi olur” düşüncesi, sosyal norm veya destek mekanizmasını çalıştırıyor.
  3. Algılanan Davranışsal Kontrol (Perceived Behavioral Control)
    • Deniz, temel egzersiz hareketlerini bildiğini düşünüyor; yani içsel kontrol faktörleri açısından kendini yeterli görüyor.
    • Ancak zaman yönetimi, spor salonunun uzaklığı ve üyelik ücretleri gibi dışsal faktörler gözünde engel oluşturuyor. Bu nedenle, “Devamlı gidebilir miyim?” sorusu ona kaygı veriyor.
    • Deniz’in gerçek kontrol düzeyi (örneğin, aslında haftada iki akşamı boş, ulaşım için bisiklet kullanabilir) ile algıladığı kontrol düzeyi zaman zaman çelişebiliyor. Bu da niyetin davranışa dönüşme sürecini zorlaştırıyor.

3.3.   Davranış Değişimi İçin Pratik Stratejiler

  • Somut Planlar Oluşturma (Implementation Intentions)

“Haftada iki gün, iş çıkışı evde 30 dakikalık egzersiz yapacağım” gibi net ve ölçülebilir hedefler, niyeti güçlendirir.

(Mesela, “Bu hafta egzersize başlayacağım.” gibi yeterince detaylı olmayan bir plana göre çok daha etkili olacaktır. Gollwitzer tarafından geliştirilen bu öneri birçok araştırmada kanıtlanmıştır.)

  • Sosyal Destek Mekanizmaları

Yakın arkadaşlarla birlikte egzersiz yapmak, öznel normları pekiştirir. Birey kendini daha sorumlu hisseder.

Online topluluklara veya spor gruplarına katılmak da motivasyonu arttırabilir.

  • Engelleri Azaltma ve Kolaylaştırıcı Koşullar Yaratma

Algılanan kontrolü yükseltmek için, dışsal engelleri azaltacak çözümler geliştirilebilir (örneğin, spor salonu yerine evde egzersiz videolarıyla başlamayı tercih etmek).

Zaman kısıtını aşmak için sabah erken saatlerde kısa seanslar, uygun maliyet için de ücretsiz mobil uygulamalar veya parklarda koşu seçenekleri değerlendirilebilir.

  • Öz-Yeterlik (Self-Efficacy) Duygusunu Artırma

İlk etapta çok ağır egzersizlere başlamamak, başarısızlık hissini Küçük ve ulaşılabilir hedefler, kişinin kendine güvenini kademeli olarak artırır.

Kişisel ilerlemenin takibi (örneğin, hafta içinde yapılan antrenmanları not etmek) de başarı hissini pekiştirir.

3.4.   Sonuç ve Genel Değerlendirme

Egzersize başlama kararı, TPB çerçevesinde bakıldığında sadece “egzersizin sağlıklı olduğuna inanıyorum” demekle bitmez. Tutum, öznel normlar ve algılanan kontrol bileşenlerinin birleşimi, bireyin niyetini hem güçlendirebilir hem de zayıflatabilir. Deniz örneğinde gördüğümüz gibi, olumlu tutum ve sosyal destek olsa bile, algılanan kontrol zayıfsa davranışa geçmek güçleşebilir. Bununla birlikte, pratik planlar ve stratejilerle bu engelleri aşmak mümkündür.

Böylece, TPB’nin bileşenlerinin nasıl devreye girdiği ve egzersiz gibi zorlayıcı bir konuda bile davranış değişikliğini nasıl yönlendirebileceği daha somut biçimde ortaya çıkmaktadır. Bir sonraki bölümde, bu teorinin farklı alanlardaki kullanımını ve bilimsel araştırmalarda elde edilen bulguları ele alacağız.

 

4. KANITLAR VE BULGULAR

Planlı Davranış Teorisi (TPB), sosyal psikoloji ve davranış bilimi literatüründe geniş uygulama alanı bulmuş, pek çok çalışmada test edilmiş ve geliştirilmiştir. Bu bölümde, öncelikle teoriye dair olumlu bulguları özetleyecek, ardından teoriye getirilen eleştirileri ve sınırlılıkları ele alacağız.

4.1.   Pozitif Bulgular

TPB’nin en güçlü yanı, davranışları ve onlara sebep olan niyetleri açıklamak için etkili bir çerçeve sunmasıdır. Farklı alanlarda yürütülen çalışmalar, tutum, öznel norm ve algılanan kontrolün niyet ve davranış üzerindeki belirleyici etkisini doğrulamıştır.

  • Emniyet Kemeri Kullanımı:

Trafik psikolojisi çalışmalarında, sürücülerin emniyet kemeri takma davranışını büyük oranda niyetlerinin belirlediği görülmüştür. Tutum (kemer takmanın güvenlik ve yasal boyutlarını önemseme), öznel norm (aile ve arkadaşların beklentisi) ve algılanan kontrol (aracın donanımı, kemerin konforu) gibi faktörler, bu davranışın gerçekleşme olasılığını şekillendirmiştir.

  • Sağlıklı Beslenme

Sağlık psikolojisi alanında, sağlıklı beslenme davranışını inceleyen birçok araştırma, bireylerin bu davranışı benimsemesinde TPB bileşenlerinin etkili olduğunu vurgulamıştır. Olumlu tutum (sağlıklı beslenmenin faydaları), sosyal çevrenin desteği ve gıda erişilebilirliği gibi faktörler, bireylerin niyet düzeyini ve dolayısıyla beslenme alışkanlıklarını değiştirebilmektedir.

  • İlaç Kullanımına Uyum (Örneğin Diyabet Hastaları)

Kronik hastalık yönetiminde ilaç kullanımına uyum, tedavinin etkinliği açısından kritik bir unsurdur. Diyabet veya hipertansiyon gibi uzun süreli ilaç tedavisi gerektiren durumlarda, tutum (ilacın gerekliliğine duyulan inanç), öznel norm (doktor ve aile beklentisi) ve algılanan kontrol (ilaçların temin edilme kolaylığı, yan etkilerle başa çıkabilme) hastaların tedavi uyumunu belirleyebilmektedir.

  • Çevre Dostu Davranışlar

Geri dönüşüm, enerji tasarrufu ve çevreye duyarlı ürünleri satın alma gibi davranışlar da TPB ekseninde incelenmiş ve olumlu sonuçlar elde edilmiştir. Çevre bilinci oluşturmaya yönelik kampanyalarda, bireylerin tutumlarını iyileştirmek, sosyal norm desteğini artırmak ve algılanan kontrol engellerini azaltmak davranış değişikliğine yol açabilmektedir.


Bu örnekler, TPB’nin birçok alanda geçerli bir çerçeve sunabildiğini ve hem kişisel hem de toplumsal davranışlar konusunda açıklayıcı güce sahip olduğunu göstermektedir.

4.2.   Sınırlılıklar ve Eleştiriler

Her ne kadar TPB davranış psikolojisi literatüründe önemli bir yere sahip olsa da, çeşitli eleştirilere de maruz kalmaktadır. Bu eleştiriler, teorinin bazı yönlerden eksik olabildiğini ortaya koymaktadır.

  • Alışkanlık (Habit) ve Otomatik Davranışlar

TPB, büyük ölçüde rasyonel değerlendirmelere dayalı bir kuramsal çerçeve sunar. Ancak bazı davranışlar, özellikle tekrarlanan ve alışkanlık düzeyine oturmuş olanlar, bilinçli planlamadan ziyade “otomatik pilot” etkisiyle gerçekleşebilir. Örneğin, kişinin sabahları otomatik olarak kahve içmesi, niyet ve rasyonel değerlendirmelerden çok alışkanlıklara bağlıdır.

  • Zaman Faktörü

Davranış niyeti, zaman içinde değişebilir. Bireyler, bir süre sonra ilk niyetlerini güncelleyebilir veya unutabilir. Uzun vadeli davranış değişikliği, sadece niyet oluşumunu değil, niyetin sürdürülebilir olmasını da gerektirir. TPB, zamansal faktörün dinamik etkisini tam olarak açıklamakta bazen yetersiz kalabilir.

  • Aşırı Rasyonellik Eleştirisi

TPB, bireylerin kararlarını mantıklı muhakeme süreçleriyle aldığını varsayar. Duygular, anlık dürtüler, sosyal etki, kültürel faktörler ve irrasyonel inançlar da karar verme süreçlerinde önemli yer tutar. Eleştirmenler, teorinin duygu ve irrasyonel süreçleri yeterince dikkate almadığını savunmaktadır.


TPB hakkındaki bu pozitif bulgular ve eleştiriler, teorinin hem güçlü hem de geliştirilmesi gereken yönlerini ortaya koymaktadır. Davranışsal araştırmalarda hala yaygın bir şekilde kullanılmasının nedeni, niyet ve davranış arasındaki ilişkiyi açıklamada sunduğu somut ve test edilebilir modeldir. Ancak ilerleyen araştırmalar, özellikle alışkanlıklar ve duygusal faktörler gibi rasyonel değerlendirmelerin ötesine geçen süreçlere de ağırlık verilmesi gerektiğini göstermektedir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*