Carol Dweck Kimdir? (Psikoloji)

Carol Dweck, motivasyon ve öğrenme psikolojisi alanında yaptığı çalışmalarla tanınan Amerikalı bir psikologdur. En çok, bireylerin zekâ ve yetenek algılarının başarılarını nasıl etkilediğini açıklayan gelişim zihniyeti (growth mindset) ve sabit zihniyet (fixed mindset) teorisi ile bilinir. Stanford Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapan Dweck, özellikle eğitim, iş hayatı ve kişisel gelişim alanlarında zihniyetin rolünü araştırarak, insanların başarıya ulaşma biçimlerini anlamaya katkıda bulunmuştur. Çalışmaları, öğrencilerin öğrenme süreçlerinden iş dünyasındaki liderlik yaklaşımlarına kadar geniş bir alanda uygulanmaktadır.

carol dweck

 

Carol Dweck – Zihniyet Teorisi

Carol Dweck’in geliştirdiği Zihniyet Teorisi, bireylerin zekâ ve yeteneklerini nasıl algıladıklarının, öğrenme süreçleri ve başarıları üzerindeki etkisini açıklar. Bu teoriye göre insanlar sabit zihniyet (fixed mindset) veya gelişim zihniyeti (growth mindset) eğiliminde olabilirler. Sabit zihniyete sahip bireyler zekânın doğuştan sabit olduğuna inanırken, büyüme zihniyetine sahip olanlar zekâ ve yeteneklerin çaba, öğrenme ve deneyimle gelişebileceğini düşünür. Dweck’in araştırmaları, büyüme zihniyetinin akademik başarıyı, motivasyonu ve problem çözme becerilerini artırdığını göstermiştir. Bu teori, eğitimden iş dünyasına kadar birçok alanda bireylerin potansiyellerini en üst düzeye çıkarmalarına yardımcı olmak için uygulanmaktadır.

 

Gelişim Zihniyeti vs. Sabit Zihniyet (Growth Mindset vs. Fixed Mindset)

Carol Dweck’in zihniyet teorisinin en önemli kavramlarından biri gelişim zihniyeti (growth mindset) ve sabit zihniyet (fixed mindset) ayrımıdır. Sabit zihniyete sahip bireyler, zekâ ve yeteneklerin doğuştan geldiğine ve değiştirilemeyeceğine inanırlar. Bu düşünce yapısına sahip kişiler, başarısızlığı bir sınır olarak görerek hatalar karşısında pes etmeye daha yatkındırlar. Örneğin, bir öğrenci matematikte zorlandığında “Ben zaten matematikte iyi değilim” diyerek kendisini bu alanda geliştiremeyeceğine inanabilir. Bu durum, kişinin öğrenme sürecini engelleyerek motivasyonunu düşürebilir.

Öte yandan, gelişim zihniyetine sahip bireyler, zekâ ve yeteneklerin öğrenme, çaba ve deneyim yoluyla geliştirilebileceğini düşünürler. Bu zihniyet, bireyin hatalarından ders çıkararak sürekli olarak kendisini geliştirmesine olanak tanır. Dweck’in araştırmaları, büyüme zihniyetine sahip bireylerin daha yüksek akademik başarı gösterdiğini, problem çözme becerilerinin geliştiğini ve motivasyonlarını koruyabildiklerini ortaya koymuştur. Örneğin, gelişim zihniyetine sahip bir öğrenci, zor bir matematik problemiyle karşılaştığında bunu bir öğrenme fırsatı olarak görerek daha fazla pratik yapmaya ve farklı çözüm yolları denemeye istekli olur.

Bu iki zihniyet arasındaki fark yalnızca akademik başarı ile sınırlı değildir. İş hayatında, spor dünyasında ve kişisel gelişimde de büyük bir rol oynar. Sabit zihniyete sahip bireyler eleştiriyi kişisel bir tehdit olarak algılayabilirken, gelişim zihniyetine sahip kişiler geri bildirimi bir gelişim fırsatı olarak değerlendirirler. Aynı şekilde, liderler ve yöneticiler gelişim zihniyetini benimseyerek çalışanlarının potansiyellerini ortaya çıkarmalarına yardımcı olabilirler.

Dweck’in çalışmaları, bu iki zihniyetin erken yaşlardan itibaren şekillenebileceğini ve özellikle eğitim ortamlarında desteklenebileceğini göstermektedir. Örneğin, öğrencilere “Ne kadar zeki olduğun değil, ne kadar çaba harcadığın önemli” mesajı verildiğinde, büyüme zihniyeti geliştirme olasılıkları artmaktadır. Bu nedenle öğretmenler, ebeveynler ve yöneticiler bireylerin gelişim zihniyetini teşvik edecek geri bildirimler vermeli ve başarıyı yalnızca sonuçlara değil, sürece ve çabaya da bağlamalıdırlar.

Carol Dweck’e Göre Övgü, Motivasyon, Öz Yeterlilik ve Akademik Başarı Arasındaki İlişki

Carol Dweck’in araştırmaları, övgü türünün bireylerin motivasyonu, öz yeterlilik algısı ve akademik başarıları üzerinde büyük bir etkisi olduğunu göstermiştir. Geleneksel anlayışa göre, öğrencilere sık sık övgüde bulunmanın onların özgüvenlerini artıracağı ve akademik başarılarını destekleyeceği düşünülür. Ancak Dweck’in çalışmaları, övgünün içeriğinin ve yöneliminin bu etkiyi olumlu ya da olumsuz yönde değiştirebileceğini ortaya koymuştur. Özellikle zekâya yönelik övgü (“Ne kadar zekisin!”) ile çabaya yönelik övgü (“Çok çabaladın, harika bir iş çıkardın!”) arasında önemli bir fark vardır.

Zekâya yönelik övgü alan öğrenciler, başarılarını doğuştan gelen yeteneklerine bağladıkları için başarısızlıkla karşılaştıklarında kendilerini yetersiz hissedebilirler ve risk almaktan kaçınabilirler. Bu durum, sabit zihniyetin güçlenmesine ve öğrencinin kendini geliştirme potansiyeline ket vurmasına yol açabilir. Öte yandan, çabaya dayalı övgü alan öğrenciler, başarının öğrenme sürecine ve çalışmaya bağlı olduğunu kavrarlar. Bu durum, onların büyüme zihniyetini benimsemelerini, hata yapmaktan korkmak yerine hatalarından öğrenmelerini ve daha dirençli bireyler olmalarını sağlar.

Övgü ve motivasyon arasındaki ilişki, bireyin öz yeterlilik algısını da doğrudan etkiler. Öz yeterlilik, bireyin belirli bir görevi başarabileceğine dair duyduğu inançtır ve akademik performans üzerinde güçlü bir belirleyici faktördür. Dweck’in araştırmaları, çabaya vurgu yapan geri bildirimlerin, öğrencilerin kendilerine olan güvenini artırarak daha yüksek akademik başarıya ulaşmalarına yardımcı olduğunu göstermektedir. Örneğin, bir öğrenci matematikte zorlandığında, “Sen zekisin, yaparsın” gibi bir övgü yerine, “Bu sorunu çözmek için farklı yollar deneyebilirsin, çaban önemli” şeklinde bir geri bildirim almak, onun problem çözme becerilerini geliştirmesine katkı sağlayacaktır.

Sonuç olarak, Dweck’in çalışmaları, övgünün doğru şekilde verilmesinin öğrencilerin öğrenme süreçlerini, motivasyonlarını ve akademik başarılarını doğrudan etkilediğini ortaya koymaktadır. Eğitimciler ve ebeveynler, öğrencilere zekâlarından çok çabalarına ve stratejilerine yönelik geri bildirim verdiklerinde, onların daha dirençli, öğrenmeye açık ve kendine güvenen bireyler olmalarını destekleyebilirler. Bu yaklaşım sadece eğitim alanında değil, iş hayatında, sporda ve kişisel gelişimde de bireylerin potansiyellerini en üst düzeye çıkarmalarına yardımcı olabilir.

Deniz Şavkay hakkında 148 makale
Psikoloji bölümündeki Yüksek Lisans eğitimimi Polonya'daki SWPS Üniversitesi'nde tamamladım. Sosyal Psikoloji alanına çok ilgi duyuyorum ve bildiklerimi paylaşmak amacıyla yazılar yazıyorum.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*