Amos Tversky, bilişsel psikoloji ve davranışsal ekonomi alanlarında çığır açan çalışmalarıyla tanınan bir psikologdur. Daniel Kahneman ile birlikte yürüttüğü araştırmalar, insanların karar alma süreçlerinde sistematik hatalara ve bilişsel önyargılara eğilimli olduğunu göstermiştir. Özellikle Beklenti Teorisi ile klasik rasyonel karar verme modellerine meydan okumuş ve insanların risk algısının matematiksel beklentilerden nasıl saptığını ortaya koymuştur. Kayıptan kaçınma, çerçeveleme etkisi ve sezgisel karar verme süreçleri üzerine yaptığı çalışmalar, hem psikoloji hem de ekonomi alanında büyük yankı uyandırmış ve modern davranışsal bilimlerin temel taşlarını oluşturmuştur.
Amos Tversky Hayatı
Amos Tversky, 16 Mart 1937’de İsrail’de doğdu. Matematik ve psikolojiye olan ilgisi, erken yaşlardan itibaren akademik kariyerini şekillendirdi. Kudüs İbrani Üniversitesi’nde psikoloji ve matematik eğitimi aldıktan sonra, doktora çalışmalarını 1965 yılında Michigan Üniversitesi’nde tamamladı. Akademik kariyeri boyunca Stanford Üniversitesi ve diğer prestijli kurumlarda çalışmalar yürüttü. Tversky, kariyerinin büyük bir kısmında, Nobel ödüllü psikolog Daniel Kahneman ile iş birliği yaparak, insanların karar alma süreçlerini inceleyen çığır açıcı teoriler geliştirdi.
Araştırmalarında insan zihninin rasyonellikten sapmalarını ele alan Tversky, sezgisel düşünme ve bilişsel önyargılar üzerine yaptığı çalışmalarla tanındı. Beklenti Teorisi ve çeşitli sezgisel karar alma mekanizmaları üzerine geliştirdiği teoriler, hem psikoloji hem de ekonomi dünyasında büyük yankı uyandırdı. Ne yazık ki, 1996 yılında henüz 59 yaşındayken kansere yenik düşerek hayatını kaybetti. Ancak, çalışmaları modern davranışsal bilimlerin temel taşlarından biri olarak kabul edilmeye devam etmektedir.
Amos Tversky ve Katkıda Bulunduğu Kavramlar
Amos Tversky, kariyeri boyunca meslektaşı ve arkadaşı Daniel Kahneman ile gerçekleştirdiği çalışmalar sonucunda birçok kavramın anlaşılmasına katkıda bulunmuştur. Amos Tversky’i anlattığım bu yazının devamında, Tversky’nin katkıda bulunduğu en önemli kavramları ve açıklamalarını sizlerle paylaşacağım.
Beklenti Teorisi (Prospect Theory)
Birçok geleneksel ekonomi kuramı, insanların tüm kararlarını rasyonel biçimde aldığı ve her zaman en yüksek kazancı hedeflediği varsayımına dayansa da Beklenti Teorisi, gerçek hayattaki davranışların bundan çok daha karmaşık olduğunu ortaya koyar. Amos Tversky ve Daniel Kahneman tarafından geliştirilen bu teori, insanların kazanç ve kayıp durumlarında farklı psikolojik tepkiler gösterdiğini ileri sürer. Örneğin, beklenen getirisi aynı olan iki seçenekten, insanlar garanti kazanç sağlayanı tercih etme eğilimindedir. Ancak bu durum kayıplar söz konusu olduğunda tersine döner; insanlar kaybetme korkusuyla risk almaya daha yatkın hâle gelir.
Beklenti Teorisi’nde önemli olan bir diğer unsur ise sonuçların değerlendirilmesindeki “referans noktası”dır. İnsanlar mutlak değerlerden ziyade, mevcut durumlarına göre kazançları veya kayıpları algılar. Bir başka deyişle, 100 lira kazanmak ile 200 liradan 100 lira kaybetmek arasındaki psikolojik etki, sayısal olarak aynı olsa dahi bireyde farklı duygusal tepkilere yol açar. Bu da insan davranışının salt istatistiksel veya finansal bakış açısıyla değerlendirilemeyeceğini gösterir.
Temsiliyet Sezgisi (Representativeness Heuristic)
Temsiliyet sezgisi, insanların bir olayın veya kişinin ait olduğu grubu, en fazla benzediği prototipe dayanarak değerlendirme eğilimini ifade eder. Amos Tversky ve Daniel Kahneman, insanların karar verme sürecinde, olasılıklar yerine prototipik görüntülere odaklanabildiklerini göstermiştir. Örneğin, dış görünüşü veya davranışları belli bir kalıp yargıya uyan birini, ait olduğu toplumsal gruptan bağımsız olarak ‘tipik örneğe’ en yakın gördüğümüz gruba yerleştirme eğiliminde olabiliriz.
Bu sezgisel yaklaşımın en büyük yanılgılarından biri, temel olasılıkların (base rates) göz ardı edilmesidir. Bir durumun istatistiksel olarak ne kadar yaygın olduğu bilgisi, prototipik özelliklere olan dikkatimiz karşısında önemini yitirebilir. Böylece, “görünüşü daha uygun düşüyor” veya “öyle hissettim” gibi açıklamalar, aslında istatistiksel gerçeklerden daha etkili hale gelebilir.
Mevcut Durum Etkisi (Status Quo Bias)
Mevcut Durum Etkisi, bireylerin bulundukları mevcut durum veya sahip oldukları seçeneği, değişim yapmaktan daha üstün görme eğilimi olarak tanımlanır. Amos Tversky’nin çalışmaları, insanların belirsizlik içeren alternatifler yerine, mevcut durumu korumayı sıklıkla tercih ettiğini göstermiştir. Bu eğilim, birçok alanda kendisini hissettirir; örneğin, politik tercihlerden sigorta poliçesi seçimlerine kadar pek çok konuda, halihazırdaki seçeneği değiştirmeme eğilimi yaygındır.
Bu tutuculuk, riskten kaçınma duygusuyla, alışkanlıkların verdiği rahatlıkla veya değişikliğe karşı duyulan endişeyle açıklanabilir. Ayrıca insanların, bir alternatifin potansiyel dezavantajlarını mevcut durumda karşılaşacaklarından daha güçlü bir kayıp gibi görme eğilimi, statükonun korunmasına yönelik baskıyı artırır. Sonuç olarak, birçok durumda daha iyi bir seçenek olsa bile, bireyler yeni bir seçeneğe geçmek yerine mevcut duruma bağlı kalırlar.
Çapa ve Uyarlama (Anchoring and Adjustment Heuristic)
Çapa etkisi, bireylerin başlangıçta verilen veya akıllarına gelen bir referans noktasına (çapa) takılıp kalarak, sonraki tahmin veya kararlarını bu ilk değere göre uyarlama eğilimidir. Amos Tversky’nin araştırmalarında, insanların bir sayı duyduktan sonra yaptıkları tahminlerin, bu sayıya yakın olma eğilimi gösterdiği görülmüştür. Örneğin, bir ürünün ilk fiyatının yüksek gösterilmesi, tüketicilerin buna göre zihinsel bir çapa oluşturarak indirimli fiyatı daha kabul edilebilir bulmalarına neden olabilir.
Bu sezgisel süreç, çoğu zaman farkında olmadan işler ve farklı alanlarda karşımıza çıkar. Müzakere süreçlerinde ilk teklifin önemi, insanların bu çapa doğrultusunda pazarlık yapması nedeniyle oldukça büyüktür. Çapa ve uyarlama, hem günlük hayatta basit kararlarımızı hem de iş dünyasında stratejik tercihleri etkileyebilen güçlü bir bilişsel mekanizmadır.
Çerçeveleme Etkisi (Framing Effect)
Çerçeveleme Etkisi, aynı içeriğe sahip bilgilerin sunuluş biçiminin, insanların kararlarını büyük ölçüde etkileyebileceğini gösterir. Amos Tversky ve Daniel Kahneman’ın deneyleri, bir seçeneğin “kâr” veya “zarar” olarak sunulmasının, bireylerin risk algısını nasıl değiştirdiğini açıklar. Örneğin, “200 kişinin hayatta kalması” ile “400 kişinin ölmesi” şeklinde ifade edilen aynı istatistik, farklı çerçeveler nedeniyle farklı karar tepkilerine yol açabilir.
İnsanlar, daha olumlu bir çerçeve (kazanç vurgusu) sunulduğunda riskten kaçınmaya, daha olumsuz bir çerçeve (kayıp vurgusu) sunulduğunda ise risk almaya daha meyilli hale gelirler. Bu nedenle, çerçeveleme etkisi hem bireysel hem de toplumsal karar süreçlerinde önem taşır. Siyaset, reklamcılık, sağlık gibi alanlarda mesajların nasıl sunulduğu, kamuoyu ve kişisel tercihler üzerinde kritik rol oynar.
Kayıptan Kaçınma (Loss Aversion)
Kayıptan kaçınma, insanların kazanacakları bir miktardan çok, kaybedecekleri aynı miktarı daha şiddetli algılama eğilimini ifade eder. Amos Tversky ve Daniel Kahneman’ın çalışmalarında, küçük de olsa kayıpların insanlar üzerinde orantısız bir biçimde büyük etki bıraktığı gösterilmiştir. Bir başka deyişle, 100 lira kazanmanın verdiği mutluluk, 100 lira kaybetmenin yarattığı üzüntüden daha zayıf kalabilir.
Bu eğilim, birçok davranışsal örüntüyü açıklamak için önemli bir başlangıç noktasıdır. Örneğin, finansal yatırımlarda zarar gördüğümüzde yatırım kararlarımızı değiştirir, risk almaktan kaçınır veya tam tersi aşırı risk alarak zararı telafi etmeye çalışabiliriz. Kayıptan kaçınma, aynı zamanda “sahip olma etkisi” gibi olgularla ilişkilidir; insanlar sahip oldukları bir ürünü, piyasadaki değerinden daha yüksek bir bedelle kıymetlendirme eğilimindedirler.
Bir yanıt yazın